05 Oca

Psikoloji Okumak İstiyorum

Psikoloji okumak isteyenlere mezuniyetimin üçüncü yılında, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans ders dönemini bitirmiş bir psikolog olarak bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum.2010 yılında 7 bin sıralama ile bir vakıf üniversitesinin İngilizce eğitim veren psikoloji bölümüne tam burslu girdim. Bölüme girmeden önce psikoloji alanı hakkında çok fazla şey bilmiyordum. Ancak yaşıma göre oldukça iyi kitap ve film kültürüne sahiptim. Sanıyorum ki bu altyapımdan dolayı hayalimde hep akademik olarak ilerlemek ve araştırmacı olmak düşüncesi vardı. Üniversiteye girerken amacım da en başından belliydi; akademisyen olmak. Anadolu’nun küçük bir şehrinden İstanbul’ a okumak için gelmemle başlayan hikâyem aşağı yukarı bu çerçeve içinde şekillenmeye başladı.

Öncelikle ilk yıl İngilizce hazırlık okudum. Dile yeteneği olmayan bir insanım. Bu yüzden hayatımın en zor senelerinden biriydi. Peki, bölümü İngilizce okumak elzem miydi? İngilizce ne işime yaradı? Psikoloji bölümü dünyada çok yeni bir bilim dalı. Yaklaşık 200 yıllık bir geçmişi var. Fizik, kimya, matematik, dil gibi bilim dallarının binlerce yıllık tarihi ile kıyaslarsak oldukça kısa bir geçmişe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Psikoloji bilimi dünyada bu kadar yeniyken ülkemizde durumun ne olduğunu az çok tahmin edebilirsiniz. Psikoloji bilimine ait Türkçe kaynaklar İngilizce kaynakların yanında ancak okyanusta bir damla. Ders kitaplarından güncel makalelere kadar beslenebileceğiniz neredeyse tüm kaynaklar İngilizce. Bu yüzden psikoloji bölümünü İngilizce okumak bir tercihten öte neredeyse bir zorunluluk.

Lisans hayatına yani Psikoloji bölümünün derslerine gelecek olursak; tüm lisans dönemi (dört yıl) müdahaleyi (tedavi) öğretecek neredeyse tek bir ders bile içermez. Dersler genel olarak, insan ve davranışını anlamaya yönelik olmasının yanında özellikle de problemin, bozukluğun nasıl oluştuğunu, normal ile anormalin farkını anlatmak ve kavratmak üzerine kuruludur. Bu yalnızca bizim ülkemizde böyle değildir. Dünya’daki sistem de bu şekildedir. Örnek olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin derslerine bakacak olursak şöyle bir ders programı ile karşılaşıyoruz;

İlk yıl Psikolojiye Giriş, Sosyolojiye Giriş, Genel Biyoloji, Psikolojide Araştırma Teknikleri, Psikolojide İstatistik, Bilgi Teknolojileri, Türkçe ve İngilizce dersleri.

İkinci yıl, İstatistik, Gelişim Psikolojisi, Sosyal Psikoloji, Deneysel Psikoloji, Psikoloji Uygulama ve Araştırma Etiği ve İngilizce.

Üçüncü yıl, Psikolojide Ölçme ve Değerlendirme, Kişilik Kuramları, Endüstri Psikolojisi, Psikopatoloji, Biyolojik Psikoloji dersleri ve İngilizce.

Dördüncü yıl ise, Klinik Psikoloji, Sağlık Psikolojisi dersleri ile bölüm içinden ve dışarıdan seçmeli dersler.

Harvard Üniversitesi’nin programına bakınca seçmeli dersler yönünden oldukça zengin olmasının yanında yine aynı amaca yönelik aynı derslerin olduğunu görebiliriz (https://undergrad.psychology.fas.harvard.edu/ ) Derslerin pratikten ziyade teorik olduğunu daha önce vurgulamıştım. Bununla beraber derslerin muazzam zevkli olduğuna da dikkat çekmek istiyorum, özellikler eğer eskilerin deyimiyle hayreti yüksek yani meraklı bir kişiliğiniz varsa. İnsanın en basit dürtülerinin bile ne kadar karmaşık olduğunu, insan davranışının nasıl şekillendiğini, insan beyninin nasıl çalıştığını, anne karnından ölüme kadar biyolojik ve psikolojik gelişimin nasıl gerçekleştiğini, sevginin, heyecanın, kaygının nedenlerini, oluşumunu okumak benim için kesinlikle çok zevkliydi.

Tabi lisans dönemini kaliteli geçirmek de çok önemli. Peki, ne demek kaliteli geçirmek?

Bir psikoloğun sahip olması gereken en önemli özelliklerden biri iyi bir okuyucu olması. Yani üniversite kütüphanesinin yerini bilmek, dersleri geçmek için değil de heyecanla takip etmek. İnsanı tanıma yolunda dünyadan haberdar olmak. Sık sık okumak için kitap listeleri (sadece psikoloji ile ilgili değil özellikle klasik edebi eserler, felsefi eserler…), izlemek için film, dizi listeleri yapmak. Konferanslar, sempozyumlar gibi etkinlikleri takip etmek. Gönüllü aktivitelerde, üniversite kulüplerinde görevler almak. Belki yurtdışına çıkmak. Yani üniversite hayatının hakkını vermek için çalışmak.

Peki, hazırlıkla beraber beş yılın sonunda mezun olduğunuzda elinizde ne olmuş olacak?

Beş yıl insan hakkında okuyup, yazıp, düşündükten sonra bir psikoloji gözlüğü takmış olacaksınız. Bu gözlük size davranışları, olayları, fikirleri ele alırken başka bir bakış açısı sağlayacak. Bu kendi gelişimimiz için harika. Ama iş bulma durumu? Yeni mezun bir psikoloji öğrencisi tam anlamıyla sudan çıkmış bir balıktır. Bir yandan seansı 400-500 TL olan psikologların varlığından haberdardır, bir yandan da asgari ücreti haftada altı gün çalışmaya bir lütuf gözüyle bakarak veren anaokulları ve rehabilitasyon merkezleri ile karşı karşıyadır. Bu kocaman çelişkinin yanında bir de yaşam koçu, nur terapisi, aşk doktoru gibi isimlerle cahil medyamızın popüler yaptığı insanlar vardır.

Tüm bu karmaşanın içinde yeni mezun psikolog ne yapar?

Eğer lisans hayatında ne yapmaya karar vermişse lisansın son senesi ve onu takip eden seneler kendini geliştirmek üzere adımlar atacaktır. Bu adımlar; eğitimler, okumalar ve yüksek lisans programlarıdır. Anaokullarında çalışabilmek için bazı test eğitimleri alması gerekecektir. Bu eğitimler yüksek ücretlidir ama en azından bir yerden başlaması adına genelde kapı açar. Anaokullarında çocuklara testler uygulayıp, gözlemler yaparak velileri bilgilendirir, anaokulunun işleyişine bağlı öğretmenleri yönlendirebilir. Rehabilitasyon merkezlerinde ise yine veli bilgilendirmesi yapar ve çoğu zaman da kendi görevi olmamasına rağmen özel eğitim derslerine girer. Alacağı ücret de yukarıda bahsedildiği gibi asgari ücret dolaylarında olacaktır. Muhtemelen kazanılan para da eğitimlere harcanmaya devam edecektir.

Meşhur “çocukluğunuza inelim” sorusunu ne zaman soracağım?

Psikoloji sosyal bir bilim dalı. Bu sebeple tek bir doğrusu, tek bir yöntemi, tek bir tedavi şekli yok. Lisans öğrenimi boyunca farklı ekollerin (psikodinamik, bilişsel, davranışçı, varoluşçu …) insanı nasıl ele aldığı öğrenilir. Öğrencilerin aklında yavaşça kendilerine yakın hissettikleri bir ekol belirir. Ve lisans sonrasında bu ekollere dair eğitimleri yıllar boyunca aldıktan ve süpervizyon aşamasından geçtikten sonra ancak tedavi için yani bir vakaya müdahale edebilmek için hazır olunur.

Süpervizyon nedir; yetkin bir hoca gözetiminde yaklaşık seksen saat (ekole göre değişir) danışan görmek, her seansı ses ya da kamera kaydı alarak o hoca ile gözden geçirmek demektir. Yani çocukluğu hakkında soru soracağınız ve seanstan para kazanacağınız kısma, mezuniyetten yaklaşık üç, dört yıl sonra gelebilirsiniz.

Tabi bu anlattıklarım klinik psikolog olmak için geçilecek yollardı. Psikoloji hayatın her alanını kapsayan bir bilim dalı. Bir fabrikadan, bir spor kulübüne ya da reklam şirketlerinde her yerde bir psikoloğa ihtiyaç duyulabilir. Mezuniyet sonrası yöneleceğiniz endüstriyel psikoloji, spor psikolojisi ya da sosyal psikoloji gibi alanlarla saydığım bu yerlerde çalışabilirsiniz.

Bir diğer seçenek de KPSS ile kamu kurumlarına atanmak olabilir. Şu dönemde çok fazla alım yapılmıyor ancak atansanız dahi lisansta yeterli olmayan eğitimi tamamlamaya çalışmanız gerekiyor. Yine siz mesleki anlamda gelişmek için bol bol okuyacak, araştıracak ve süpervizyon alacaksınız. Tabi işinizi hakkı ile yapmak istiyorsanız. İş konusunda biraz karamsar bir tablo çizmiş olabilirim. Fakat bu alan içinde olmanın, kendini, insanı, kâinatı tanımaya çalışmanın gerçekten güzel bir deneyim olduğunu tekrar vurguluyorum. Psikolog olma yolunu kısaca anlattığım bu yazıyı çok sevdiğim terapistlerden Irvin Yalom’un Bağışlanan Terapi kitabını bitirdiği paragraf ile bitiriyorum;

“Son olarak, onurlu ve saygın şifacılar birliğine ait olmayı her zaman olağanüstü bir ayrıcalık olarak gördüğümü söylemek istiyorum. Biz terapistler, yalnızca Freud, Jung ve onların hepsinin atalarından- Nietzche, Schopenhauer, Kierkegaard- hemen yakınımızdaki psikoterapi atalarına değil, zamanın başlangıcından beri insan umutsuzluğu ile ilgilenen İsa’ya, Buddha’ya, Platon’a, Sokrates’e, Galen’e, Hipokrates’e ve bütün diğer büyük dini liderlere, filozoflara ve doktorlara uzanan bir geleneğin bir parçasıyız”. Tüm sorularınız info@remedanismanlik.com mail adresinden bize ulaştırabilirsiniz.

Lütfiye Nur AKKOÇ / Psikolog