15 May

Aynı Evde Ayrı Yaşayanlar

Pek çok genç huzur ve mutluluk dolu bir evliliğin hayalini kurmaktadır. Bu gençler evlenmeden önce adına aşk denilen ve insanlarda fırtınaların kopmasına neden olan arzu ve istek dolu bir süreci yaşamakta ve sonrasında evlenmektedir. Evlilikten sonra pek çok çiftimiz bazı sorunlar yaşamakta ve zamanla birbirlerine karşı olan istek ve arzularını kaybetmektedirler. Bu kaybediş süreci öyle hemen olmuyor ve çiftlerimiz karşılaştıkları bu durumla baş etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Başarılı olanlar hayatlarını bazı sorunlarla beraber olsa da genel itibariyle mutlu bir şekilde sürdürmeye devam ediyorlar. Peki, bu mücadeleden başarısız çıkan ve birbirinden kopmayan insanlar ne yapıyor? Bu çiftler ise ne yazık ki zamanla ölü evliliklere sahip oluyorlar.

Aileyi incelediğimizde bir araya gelmiş ve hayatlarını birlikte devam ettiren insanları görmekteyiz. Bu birliktelikte ortak hedefler ve ortaklaşa yapılan bir takım işlerin olması gerekmekte ve süreçte her şeyin paylaşılması, birey olarak değil de bir bütün olarak sorunlarla baş edilmesi gerekiyor. Oysa yukarıda bahsettiğimiz ölü evlilik sahibi bireyler bir bütünün parçaları olamıyor, sadece bu şekildeymiş gibi davranmaya çalışıyorlar. Bu durum aynı evi paylaşan ve dışarıdan evli olduklarına inanılan bireylerin, birbirlerinden ayrı hayatları yaşamalarına sebep oluyor. Yani “Birlikte yaşayan ayrılar” topluluğu oluşuyor. Son yıllarda hızla artan aile danışmanlarından da bu örnekleri sıkça duyuyoruz. Ayrıca zamanla bu tür ilişkilerin arttığına dair şüpheler ve kanıtlarda ortaya konulmaya başlandı ne yazık ki.

Amerikalı aile danışmanı Andrew G. Marshall bu tür ölü evlilikleri “Zombi Evlilikler” olarak tanımlıyor. Gelen danışanlarına bu durumu aktardığında ise çevrelerindeki evliliklerin birçoğunun farklı nedenlerden dolayı bu şekilde devam ettiğini belirtiyor.

Tam olarak ne oluyor da evlilikler bu hale geliyor? Bireylerde evlilik öncesi duyulan arzular zamanla sönüyor ve resmi ve zorunlu birliktelikler oluşuyor. Bu birlikteliklerde zamanla şüpheler, tuzak sorular, sadakat testleri, çeteleler, suçlamalar, öfke, küçük düşme ve düşürülme, dayatılan vicdan azapları, salt haklı çıkmak adına üstlenilen anlayışlı eş rolleri, psikolojik işkenceler, e-posta ve cep telefonu karıştırmalar gibi durumlar ortaya çıkıyor. Yani kısacası evliliklerdeki iletişim ve birlikte kaliteli zaman geçirme ortadan kalkıyor. Büyük umut ve hayallerle kurulan evlilikler bir anda zindandan farksız hale geliyor...

Birlikte yaşayan bu ayrı çiftlerimiz genellikle de boşanmıyor ve ilişkilerini bu şekilde sürdürmeye devam ediyorlar. İsterseniz şimdi bu şekilde devam eden evliliklerin nedenlerini biraz irdeleyelim.

Evlilik sürecinde oturtulan ekonomik durumlar bu noktada bir etmen olabiliyor. Bireyler genellikle boşanmaları durumunda yaşayacakları maddi zorlukları göze almayarak evliliklerine devam edebiliyorlar. Örneğin çalışmayan bir bayan boşandıktan sonra yaşaması muhtemel sıkıntıları düşünerek dişini sıkıyor ve ilişkisine devam edebiliyor. Ya da çiftlerimiz evliliklerinin ilk yıllarında evlilik öncesi harcamaları gidermek için sorunları bir kenara itebiliyorlar. Sonrasında da bu duruma alıştıkları için ilişkilerini devam ettirebiliyorlar.

Ayrıca çiftler hayatla baş edebilmek içinde boşanmayabiliyor ve sorunların üstüne bir örtü çekebiliyorlar. İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmek için güçlü olmaları ve diğerleri tarafından desteklenmeleri gerekmektedir. Ölü evliliğe sahip insanların birçoğu da toplumdaki güçlerini ve dengelerini koruyabilmek adına durumu kabullenip bu şekilde ilişkilerini sürdürebilmektedir. Özellikle boşanmanın hoş karşılanmayacağı ortamlarda yaşayan veya evliliğinden dolayı bir statüye sahip olmuş insanlar bu davranışları sergilemeye daha yatkın olmaktadırlar.

Sosyal baskılarda ve çocuk sahibi olunması da bu noktada etkili olan diğer bir husustur. Özellikler toplumda dul olan ve boşanan kadınlara bakış açısı pek çok kişiyi rahatsız etmekte ve insanlar bu şekilde isimlendirilmek istememektedir. Bunun için aile içindeki pek çok sorunu göz ardı etmektedir. Örneğin kocasından şiddet gören bir kadın bu yüzden sessiz kalmakta ve en yakınlarına dahi bu durumdan bahsetmeyebilir. Ayrıca çocuk sahibi olmuşlarsa çocukların etkileneceğini düşünerek boşanmayan çiftlerimizde ne yazık ki bulunmaktadır. Boşanma ile evlilik süreçleri arasındaki ilişkilerde bu durumu bize göstermektedir. Boşanma oranları evlilik yılları arttıkça azalmaktadır. Ama 20’yi yıllarda bir artış görmekteyiz. Bu yıllar tamda çocukların evden farklı sebeplerden dolayı ayrıldığı ve çiftlerin tekrar baş başa kalmaktadır. Bu süreçte eski defterler tekrardan açılıyor ve ne yazık ki boşanmalar gerçekleşebiliyor. Resmiyette birlikte geçen 20-30 yıl ise ölü bir evlilik olarak geçiyor.

Özellikle doğu topluluklarında inançlarda ölü evliliklerin sürmesine ve boşanmanın önlenmesine neden olmaktadır. Özellikle dini inançlarda boşanmanın hoş bir davranış olmaması ve insanların tüm yaşananlara rağmen sabretmeleri önerilmekte ve bu da evliliklerde bir tarafın ya da her iki tarafında istek ve arzularını, beklenti ve hayallerini önemsemeden evliliği devam ettirerek aynı evde ayrı dünyalarda yaşamalarına zemin hazırlayabilmektedir. Burada inançlarla ilgili bir sıkıntı veya sorun var demiyoruz. Sadece insanlar inançlarını yanlış yorumlamakta ve ölü birer evliliğe sahip olmaktadırlar. Burada inançlarla birlikte kültürel faktörlerinde önemli bir etken olduğunu vurgulamak gerekiyor. İnsanlar üzerinde dini inançlar kadar kültürel değerlerinde büyük etkisi olmaktadır. Bizim toplumumuzda da tarihi süreçlerinin büyük bir kısmında evliliğin bitirilmesi kerih görülmüştür. Bu durum diğer kültürlerde de çok farklı değildir.

Diğer bir neden ise çiftlerin farklı mizaç ve kişiliklere sahip olmalarıdır. Özellikle evlilik öncesi bu durum fark edilmeyebilir veya önemsenmeyebilir. Bu noktada evlilik sonrası ilişkilerde küçük veya büyük problem oluşabilir. Bu problemleri fark edip zamanında engellemek için çiftlerin birbirlerine karşı açık sözlü ve gerçekçi olması çok önemlidir. Ayrıca birbirlerini tanımak için gayret göstermeleri ve birbirlerine vakit ayırmaları en kilit noktalardır.

Evlenme şekilleri de ölü evlilikleri oluşturabilecek diğer bir noktadır. Görücü usulü ile evliliklerde insanlar aileleri ve kendilerini küçük düşürmemek için ilişkilerine devam edebilmektedir. Severek ve isteyerek evlenen çiftler ise aile ve çevrelerine karşı duyacakları mahcubiyet ve utançtan kaçınmakta ve eylemsel anlamda bitmiş olan evliliklerini sürdürmeye çalışabilmektedirler.

Bir de kariyer ve meslek seçimlerinden dolayı ölü evliliklere dönüşen evlilikler bulunmakta. Askeriye, akademisyenlik, polislik, kamuda çalışma veya gurbette yaşayan eşlerden dolayı evlilikler zamanla etkisini kaybetmektedir. Burada özellikle uzun süre ve devamlı birbirinden ayrı kalan eşlerde karı-koca ilişkileri ciddi anlamda etkilenebiliyor veya tamamen ortadan kaybolabiliyor. Özellikle zamanla kazanılan mahremiyet ve özel durumlar bu evliliklerde hiç oluşmayabilir veya zamanla önemsiz hale gelebilir.

Ölü evlilikleri en büyük sebebi hiç kuşkusuz iletişim yetersizliği veya aile içinde hiç iletişim olmamasıdır. Evlenmeden önce birbirleriyle konuşmak ve vakit geçirmek için can atan çiftler zamanla ilişkilerini boşluyor ve her şeyi bir rutine bindiriyor. Bu durumda zamanla aradaki duyguların ve isteklerin azalmasına neden oluyor. Bunun önüne geçebilmek adına çiftlerin ilişkilerini rutinden çıkarmaları ve aşktan meşke yolculuk etmeleri gerekiyor. Özellikle evlilik öncesi dikkat ettikleri tüm konularda ilişkilerinde de dikkatli olmalı ve küçük sürprizlerin büyük etkileri olduklarını unutmamalıdırlar. Ayrıca kişiliklerden ve toplumsal özelliklerden kaynaklanan iletişim kazaları konusunda da dikkatli olmalı ve bu konular için hazırlık yapmaları gerekiyor. Özellikle birbirinden farklı kültürdeki çiftler aileleri ile olan ilişkilerinden ister istemez olumsuz etkilenebilmekte ve bu durum evliliklerini ölü hale getirebilmektedir.

Aynı evde ayrı yaşayan veya yeni evlenecek çiftlerin birbirlerini tanıyarak bir bütün olmaya çalışmaları gerekiyor. Bu noktada birlikte vakit geçirmeleri, en az bir öğünü beraber yemeleri, ev işlerinde birbirlerine yardım etmeleri, birbirlerine iltifat etmekten ve güzel sözler söylemekten uzak durmamaları gerekmektedir. Ayrıca iletişimde açık ve net olmaları yanlış anlaşılmaların önüne geçecektir. Bu süreçlerde başarısız olunması veya ilişkileri daha iyi hale getirilmesi için mutlu evliliği olan büyüklerden veya aile danışmanlığı yapan uzmanlardan yardım alınması yerinde olacaktır. Hayatımızdaki mutluluk, başarı ve tatmin olma duygusu ailemizdeki bireylerle olan iletişimimiz ve mutluluğumuza bağlıdır.

Recep TURAN /  Aile Danışmanı  

AŞAĞIDAKİ YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

İlişkilerinizde Tartışmalarınız Sizi Mutluluğa Götürebilir

Dijital Çağda Ebeveynlere Tavsiyeler

Pandemi Döneminde Ebeveynlere 12 İpucu

Aile Danışmanlığı, Sorunlardan Önce Alınmalı

Evlilikte Aşk Olmayınca Meşk Olmaz

Aile İçi İletişimde 10 Altın Kural

Aile En Güvenli Eğitim Kurumudur!

Ailede ve Çocuk Gelişiminde Babanın Rolü

Boşanma Süreci ve Çocuklar

Evlilikte Sevgi ve Saygının Yeri